Türkiye-Azerbaycan ‘kardeşliği’ üzerine

Prof. Dr. Necdet ÜNÜVAR, Türkiye-Azerbaycan Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı, Adana Milletvekili   –   20.01.2012. Zaman

Son dönemde bölgemizde ve dünyada çok önemli gelişmeler, gerçekten büyük değişimler yaşanıyor.
Daha çok rejimlere ve yönetimlere bakan yönüyle algıladığımız bu değişim, aslında her birimizi etkisi altına alıyor, ama az, ama çok dönüştürüyor. Ancak her şeye rağmen, zamana ve koşullara bağlı olarak değişmeyen ve belki de hiç değişmeyecek şeyler de var: İki insanı ya da halkı birbirine bağlayan kardeşlik hissi gibi. İşte Türkiye ve Azerbaycan halkları, bu türden bir kardeşlik hissini paylaşmaktadırlar. Dili, tarihi, coğrafyası, duygu ve düşünce dünyası, kaderi ve daha pek çok şeyi bir “millet”in “iki devlet”idir, Türkiye ve Azerbaycan. Bu öyle bir kardeşliktir ki, temelinde, Osmanlı İmparatorluğu’nun, tarihinin en kötü günlerini yaşadığı bir sırada, tüm imkânsızlıklara rağmen, 1918 yılında Nuri Paşa komutasındaki 8 bin kişilik orduyu Azerbaycan’a yollarkenki fedakârlığı; 1921’de Kurtuluş Savaşı’nın en kritik günlerinde, kendilerinden borç para talep eden Mustafa Kemal Paşa’ya “Paşam, bizim Türk milletinde kardeş kardeşe borç vermez. Kardeş, her zaman kardeşinin elinden tutar. Biz kardeşiz. Her zaman elinizden tutacağız ve tutmaya devam edeceğiz.” diyerek, derhal 500 kg. altın gönderen Neriman Nerimanov’un civanmertliği; 23 Ekim 2011’de Van’da meydana gelen 7,2 büyüklüğündeki deprem sonrasında yardım çağrısını bile beklemeden derhal bölgeye intikal ederek depremzede kardeşlerinin yardımına koşan Azeri kurtarma ekiplerinin hamiyetperverliği vardır. Tarih boyunca pek çok kez sınanmış ve her sınavla daha da büyüyerek, güçlenerek bugünlere ulaşmış olan bu kardeşlik, inşallah günümüzdeki ve gelecekteki sınamalardan da başarıyla geçerek sonsuza dek sürecektir.
Türkiye-Azerbaycan devletlerarası ilişkileri de, hakikaten dünyada bir başka örneği daha olmayan, özge ilişkilerdir. Halklar arasındaki kardeşliğe dayanan ve bu kardeşliği her türlü maddi mülahazanın, ekonomik ya da diplomatik çıkar hesabının üzerinde tutan, kelimenin tam manasıyla “kader birliği” temelinde yükselen bir birliktelikten, yakınlıktan söz ediyoruz. Bilindiği gibi, bugün Azerbaycan topraklarının % 20’si Ermenistan’ın işgali altında olup, 1 milyondan fazla Azeri kardeşimiz topraklarından sürülmüş, mülteci olarak çok zor koşullarda hayat mücadelesi vermek zorunda bırakılmıştır. “Kader birliği” özünde “keder birliği”dir. Türkiye, Azerbaycan’ın 20 yıldan uzun bir süredir devam etmekte olan bu büyük kederini samimi olarak paylaşmakta, azaltmak yönünde yoğun gayret sarf etmektedir. 12 Haziran 2011 seçimlerinden sonraki Azerbaycan ziyaretinde Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da hepimiz adına bir taahhüt olarak bir kez daha ifade ettiği gibi “Azerbaycan için Yukarı Karabağ konusu ne denli bir kanayan yaraysa, bilinmelidir ki bizim için de o denli kanayan bir yaradır. Bundan farklı bir düşünce bizde asla varid olamaz. Bu konunun da sonuna kadar takipçisiyiz, bundan sonra da takipçisi olmaya devam edeceğiz.” Şu noktanın altını önemle çizmek isterim ki, sorunun çözümü için 1992 yılında Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı tarafından, Amerika, Rusya ve Fransa’nın eşbaşkanlığında oluşturulan ve yirmi yılını doldurmasına rağmen sorunun çözümüne yönelik bir arpa boyu yol alamayan Minsk Grubu, Azeri kardeşlerimizin kabul edebileceği, adil bir çözüm formülünü üretebileceğine dair umut vermemektedir. Son olarak ‘soykırım’ın inkârını suç sayan bir yasa çıkartma çabasıyla Ermeni yanlısı tutumlarına bir yenisini ekleyen ve konuyla ilgili siyasal literatürdeki adıyla “taraf arabulucu” olduğu defalarca ve bu olayla bir kez daha tescillenen Fransa’nın hâlâ Minsk Grubu üyesi olması, bunun temel nedenlerinden birisidir. Bu sorunu ve iki devleti ilgilendiren her sorunu, uluslararası ilişkilerde “çıkar”dan başka motivasyon bilmeyen bir bakış açısıyla değil, kardeşliğimize dayanarak ve sadece bundan güç alarak, “bir” ve “birlikte olarak” çözebiliriz. Türk ve Azeri halklarının kardeşliğini, iki devletin “birlikteliğini” küçümseyenler ya da bunu bir ayak bağı ya da engel olarak görenler büyük bir yanılgı içindedirler.
Stratejik vizyondan yoksun, dar görüşlü siyasetçilerin yaklaşan seçimlere yönelik oy hesaplarıyla gündeme getirdikleri söz konusu yasa tasarısı konusunda da Fransız Senatosu’nda aklıselimin galip geleceğini umuyor, Fransa üzerinde ciddi etkileri olduğunu düşündüğüm dost ve kardeş Azerbaycan’ın aksi bir durumda kardeşliğin gereği olarak üzerine düşeni yapacağından hiçbir endişe duymuyorum.
Başkanlığını yaptığım Türkiye-Azerbaycan Parlamentolararası Dostluk Grubu, başta Türkiye Büyük Millet Meclisi olmak üzere her platformda, iki ülke arasındaki, gelinen nokta itibarıyla stratejik ortaklık seviyesine ulaşmış ilişkileri daha da geliştirmek amacıyla çalışmak arzusundadır. Azerbaycan Milli Meclisi’ndeki parlamenter kardeşlerimizin de katkılarıyla, Türk-Azeri kardeşliğine hizmet etmeyi, katkı sağlamayı en büyük onur vesilesi sayacağız.

Türkiye-Azerbaycan ‘kardeşliği’ üzerine” üzerine bir yorum

  1. ceyhanli dedi ki:

    Başarılı çalışmalarıniz memlekete hayırlı hizmetleriniz için size ve sizinle beraber görev yapan tüm dostluk grubu uyesi parlamentere teşekkür ediyorum. Can azerbaycana selamlar

Yorum bırakın